Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans ProgramıBeslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programına ait Yüksek Lisans Tezlerini kapasr.http://hdl.handle.net/11446/262024-03-28T14:22:55Z2024-03-28T14:22:55ZYoyo sendromu ve etkileyen faktörlerMims, Nurbanu Burcuhttp://hdl.handle.net/11446/3722020-11-15T12:37:37Z2014-01-01T00:00:00ZYoyo sendromu ve etkileyen faktörler
Mims, Nurbanu Burcu
Obezite ve fazla kilo problemi dünya genelinde yaş ve cinsiyet fark etmeksizin yaygın görünen bir sorundur. Dünyada her yıl zayıflama pazarına harcanan meblağ artmaktadır. Obezitenin ayrıca kalp-damar, diyabet, kanser ve daha birçok hastalık riskini de arttırarak kişilerin sağlıkları üzerinde ciddi olumsuz etkileri olmaktadır. Obezite ile mücadeleye ayrılan pay büyük olsa da başarı oranı oldukça düşüktür. Kilo verenlerin sadece %2-5 oranında verdikleri kiloyu koruyabildikleri, %95-98’lik kısmın kaybettikleri ağırlığı geri kazandığı belirtilmiştir. Kilo kaybı ve kazanımı bazı kişilerde döngü haline gelmektedir, buna Yoyo sendromu ya da etkisi denir. Çalışmamızda yoyo sendromu olan 84 bireye (80 kadın, 4 erkek) Beslenme Öyküsü Bilgi Formu uygulanarak, fiziksel, psikolojik, ailesel, beslenme ve sosyolojik durumları hakkında bilgi toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 20.0 paket programı ile değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerden, kadınlarda menstürasyon düzeninin bozuk olmasının ve şimdiye kadar yapılmış olan diyet sayısının beden kitle indeksinde (BKI) yükseklik ile ilişkili olduğu (p<0,05) saptanmıştır. Diyet öncesi ve sonrası veriler değerlendirildiğinde ise ara öğün ve öğün sayısı, su tüketiminde anlamlı artış, gazlı içecek ve beyaz ekmek tüketim miktarında düşüş gibi olumlu davranış değişiklikleri görülmüştür (p<0,05). Ancak tatlı ve hamur işi tüketiminde istatistiksel açıdan anlamlı bir değişim saptanmamıştır (p>0,05) Tatlı ve hamur işi tüketimi kilo artışında en önemli etmenlerden biridir, bu tutumda değişiklik olmaması tekrarlanan kilo artışlarını açıklayabilir. Sonuç olarak yoyo sendromunu önleyebilmek için ilk olarak, kişi kilo almaya başlamadan önce doğru beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, yüksek kilolu ve çok kez diyet yapmış kişilerde ise davranış değişikliği üzerinde daha çok durulması gerektiği söylenebilir.; Obesity and overweight are widely seen problems all around the world independent from age and sex. Every year more money is spent in slimming market. Obesity also may cause serious problems in a persons health, including cardiovascular system errors, diabet, cancers and many more. Despite the money spent preventing obesity, success rates are very low. Its shown that only %2-5 of people loosing weight are successfull to maintain their weight, %95-98 gains it back. This loosing and gaining progress turns into a cycle in some people and its called the yo-yo syndrome or yo-yo effect. In this study we applied Nutritonal Status Information Questionnaire to 84 (80 women, 4 men) participants with yo-yo syndrome and collected data about their physical, psychological, familial, nutritoinal, sociological status. These data is evaluated in the statistical program, SPSS 20.0. From the evaluated data, 2 factors are shown to be related to high body mass index (BMI) scores, which are menstrual cycle irregulation in women and the high number of past diet experiences (p<0,05). When data about pre and after a diet is evaluated, some positive changes in general nutrition are detected, such as increase in the number of main and snack meals and water intake, decrease in white bread and soda consumption (p<0,05). But no change in sweets and bakery product consumption is detected (p>0,05). High consumption of sweets and bakery products is one of the main reasons causing obesity. No change in consumption of these foods might be the reason explaining the unsuccessfull dieting experiences of the participants. In conclusion; we can say that, to stop yo-yo syndrome before starting, cautions against weight gain must be taken. If the person has already gain weight and experiencing the syndrome, more attention into behavioral theraphy should be given.
14.07.2017 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır.; İstanbul Bilim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programı
2014-01-01T00:00:00ZOrucun tip 2 diabetes mellitus’lu hastalarda metabolik parametreler üzerine etkisiYiğitoğlu, Fatmahttp://hdl.handle.net/11446/1642020-11-15T12:40:44Z2012-07-06T00:00:00ZOrucun tip 2 diabetes mellitus’lu hastalarda metabolik parametreler üzerine etkisi
Yiğitoğlu, Fatma
Bu çalışmanın amacı orucun Tip 2 Diabetes Mellitus hastalarının metabolik parametreleri üzerine etkisini değerlendirmek. Temmuz–Ağustos ayları arasında (Ramazan öncesi) Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi takip edilmekte olan ve hekimi tarafından oruç konusunda uyarıldığı halde oruç tutmakta ısrar eden 50 Tip 2 diyabetik hasta (%26 erkek, %74 kadın) Beslenme ve Diyet Polikliniğine konsülte edilip, prospektif olarak çalışmaya alındı. Tip 1 DM, intensif insülin tedavisi alan Tip 2 DM’ li hastalar, diyabetli gebe hastalar, renal fonksiyon bozukluğu olan hastalar çalışma dışı tutuldu. Çalışma öncesi cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, boy uzunluğu, vücut ağırlığı, BKI (Beden-Kütle İndeksi), sigara kullanımı, meslek, fiziksel aktivite( >3 s/h), diyabet süresi, ilaç kullanım öyküsü, diyabetik komplikasyonlar, komorbid hastalıklar, akut metabolik koma öyküsü sorgulandı, laboratuar bulguları incelendi. Bu hastalara oruca göre ayarlanmış tıbbi beslenme tedavisi uygulandı. Hastaların yaş ortalaması 51,10±8,95 yıldır, BKİ ortalaması 33,49±5,64 kg/m² idi. Hastaların Ramazan öncesi ortalama açlık kan glikoz düzeyi 124,36±42,57 mg/dL iken Ramazan sonrası 115,6±27,95 mg/dL bulundu. Açlık kan glikoz düzeyleri arasında anlamlı bir değişiklik gözlenmedi (p>0.05). Ramazan öncesi HbA1c düzeyi %7,30±1,38 iken Ramazan sonrası HbA1c düzeyi %6,80±0,72 bulunmuş olup HbA1c düzeylerine istatistiksel açıdan anlamlı bir azalma saptandı (p<0.05). Total kolesterol düzeyi Ramazan öncesi 194,86±36,972 mg/dL iken, Ramazan sonrası 191,08±39,611 mg/dL bulunmuştur. Total kolesterol düzeylerine baktığımızda istatistiksel açıdan anlamlı bir azalma görülmemiştir(p0.05). Ramazan öncesi ve sonrası sırasıyla trigliserid düzeyi 184,16±142,450 mg/dL, 159,86±104,276 mg/dL bulunmuştur. Çalışmada, plazma trigliserid düzeyleri arasında anlamlı bir azalma gözlenmiştir (p<0.05). Ramazan öncesi HDL düzeyi 44,98±10,387 mg/dL iken Ramazan sonrası 46,20±,11,254 mg/dL olarak bulunmuştur ve HDL düzeyleri arasında anlamlı bir artış gözlenmemiştir (p0.05). Ramazan öncesi LDL düzeyi 114,07±28,5 mg/dL iken Ramazan sonrası 116,84±33,07 mg/dL olarak bulunmuştur ve LDL düzeyleri arasında anlamlı bir değişiklik görülmemiştir (p0.05).; To evaluate the effect of fasting on metabolic parameters patients with Type 2 Diabetes Mellitus. Between the months of July-August (pre-Ramadan) Sisli Etfal Education and Research Hospital Endocrine-Diabetes-Obesity Clinic which is monitored and is warned about fasting by a physician who insist on fasting 50 Type 2 diabetic patients (%26 males, %74 females) be consulted Diet and Nutrition Clinic, were studied prospectively. Type 1 DM, intensive insulin therapy in type 2 DM patients, pregnant patients with diabetes, patients with renal dysfunction were excluded. Before of the study gender, age, education level, height, weight, BMI (body-weight index), smoking, occupation, physical activity (> 150 m / w), duration of diabetes, a history of drug use, diabetic complications, comorbid diseases, history of acute metabolic coma were recorded, laboratory findings were reviewed. Medical nutrition therapy in these patients were adjusted for fasting. The mean age of patients was 51,10±8,95. The mean BMI of patients was 33,49±5,64 kg/m². Fasting blood glucose levels of patients before Ramadan was 124,36±42,57 mg/dL, after Ramadan it was 115,6±27,95 mg/dL. There was no significant change in fasting blood glucose levels ( p > 0.05). HbA1c levels of patients before Ramadan was 7,30±1,38, after Ramadan it was 6,80±0,72. In our study a significant decrease was detected in HbA1c levels ( p < 0.05 ). Total cholesterol levels of patients before Ramadan was 194,86±36,972 mg/dL, after Ramadan it was 191,08±39,611 mg/dL. There was no significant decrease in total cholesterol levels ( p > 0.05). Plasma triglyceride levels of patients before Ramadan was 184,16±142,450 mg/dL, after Ramadan it was 159,86±104,276 mg/dL. In our study a significant decrease was found in plasma triglyceride levels ( p < 0.05 ). HDL levels of patients before Ramadan was 44,98±10,387 mg/dL, after Ramadan it was 46,20±,11,254 mg/dL. There was no significant increase in HDL levels ( p > 0.05). LDL levels of patients before Ramadan was 114,07±28,5 mg/dL, after Ramadan it was 116,84±33,07 mg/dL. There was no significant change in LDL-cholesterol levels ( p > 0.05).
06.07.2014 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır.; İstanbul Bilim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programı
2012-07-06T00:00:00ZObez bireylerde benlik saygısı ve beden algısının değerlendirilmesiHamurcu, Pınarhttp://hdl.handle.net/11446/1632020-11-15T12:32:57Z2014-01-01T00:00:00ZObez bireylerde benlik saygısı ve beden algısının değerlendirilmesi
Hamurcu, Pınar
Günümüzde beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğu bilinmektedir. Birey, bedensel ve ruhsal yapısı, sosyal ve entellektüel yönleriyle ele alınması gereken bütüncül bir yapıya sahiptir. Beden kavramı, bedenin dış görünüşü ve iç yapısı ile ilgili bireyin tüm algı ve bilgisini içerir. Obezite, psikosomatik bir hastalık olarak değerlendirilmekte ve tedavisinde çok boyutlu bir terapi yaklaşımının gerekli olduğu düşünülmektedir. Benlik saygısı ve beden algısı yakın ilişkisi olan kavramlardır ve sebep sonuç ilişkisi şeklinde birbirlerinden etkilenirler. Bu çalışma; BKİ durumuna göre obezitenin benlik saygısı ve beden algısı düzeylerine etkisi incelemek amacı ile tanımlayıcı olarak planlanmış bir araştırmadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Bilgi Formu, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (Rosenberg Self-esteem Scale), Beden Algısı (Body Image Scale) Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS (Statistical Package for Social Sciences 17 Version) kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Çalışmaya 816 kişi dahil edilmiştir. Çalışma soncunda BKİ’ne göre oluşturulan grupların arasında cinsiyet, yaş ortalamaları, medeni durum, çalışma durumu, alkol kullanımı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Çalışmaya katılanların Rosenberg Benlik Saygısı ortalama puanı 10,98 ± 6,09 (dağılım: 0,00-30,00)’dır. BKİ kategorisine göre obezite arttıkça benlik saygısının azaldığı bulunmuştur. Katılımcıların Beden Algısı ortalama puanları 107,24 ± 23,13 (range:0,00-200,00)’dır. BKİ kategorisine göre obezite arttıkça beden algısının azaldığı bulunmuştur. Ayrıca algılanan beden ağırlığı arttıkça da beden algısı azalmaktadır. Benlik saygısı ile beden algısı tüm alt gruplarda korelasyon göstermektedir.
Benlik Saygısı ve Beden Algısının düşük olmasını etkileyen faktörler incelendiğinde; Benlik Saygısı için BKİ dışında, eğitim, alkol kullanımı, çalışma durumu ve yaşın belirli oranlarda etkili olduğu; Beden algısı için ise BKİ dışında yaş ve algılanan gelir düzeyinin etkili olduğu gösterilmiştir.
Obezite ile mücadelede, düşük benlik saygısı ve beden algısına etki eden faktörlerin gözden geçirilmesi; benlik saygısının arttırılması ve beden algısının düzeltilmesi için gerekli tedavilerin verilmesinin destek olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.; Nowadays, physical and mental health are known as the concept which are linked with each others. As holistic structure, individulas’s physical and mental health conditions needs to be taken into account with it’s social and intellectual aspects. The concept of body includes individual’s perception and knowledge regarding with external appearance and internal structure of the body. The obesity is evaluated as psychosomatic disease and thought that there is need for multidimensional therapy approach for its treatment. Self-esteem and body image are close meaning concepts and affected with each other in cause and effect relationship. This study is a research planed as descriptive which aims to investigate the affects of obesity over the level of self-esteem and body image according to BMI status. In research, as data collection method, it is used Data Sheet, Rosenberg Self-esteem Scale and Body Image Scale. The Statistical analysis of data collected is performed using SPSS (Statistical Package for Social Sciences 17 Version).
816 person is included into the study. As result of the study, the significant relationship was found between gender, average age, marital status, working status, alcohol use which are groups constituted according to BMI. The average value of Rosenberg Self-Esteem for the participants included the study is 10,98 ± 6,09 (range: 0,00-30,00). According to the BMI category it is found that; when ‘the obesity level’ increases, ’the level of self-esteem’ decreases. The avarage value of body image for the participants is 107,24 ± 23,13 (range:0,00-200,00). According to the BMI category when the obesity level increases, ‘the level of body image’ decreases. As well as when ‘the percieved body weight’ increases, ‘the level of body image’ also decreases. Additionally the self-esteem and the body image correlates within all sub-groups.
When examining the reason that causes the low level of self-esteem and the body image; For the self-esteem; except BMI education, alcohol use, employment status and age is shown to be effective; For body image; except BMI age and perceived level of income is shown to be effective.
In the fight against obesity, it is found that, the factors which have an effect on the the low level of self-esteem and the body image needs to be reviewed; the necessary treatment to increase the level of self-esteem and the body image can be applied as support.
İstanbul Bilim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programı
2014-01-01T00:00:00ZAstım ve KOAH hastalarının besin tüketimi, antropometrik ölçümleri ve vücut bileşimlerinin karşılaştırılmasıKayan, Tûbahttp://hdl.handle.net/11446/1622020-11-15T12:33:14Z2012-01-01T00:00:00ZAstım ve KOAH hastalarının besin tüketimi, antropometrik ölçümleri ve vücut bileşimlerinin karşılaştırılması
Kayan, Tûba
Çalışmamızda astım ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olan bireylerin besin tüketimi, antropometrik ölçümleri ve vücut bileşimlerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. T.C. İstanbul Bilim Üniversitesi Avrupa Florence Nightingale Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Polikliniği’nde izlenen 14'ü erkek, 17'si kadın 31 astımlı, 20'si erkek, 9'u kadın 29 KOAH’lı toplam 60 akciğer hastası ve Beslenme-Diyetetik Polikliniği’ne başvuran sağlıklı 9’u erkek, 19’u kadın toplam 28 birey kontrol grubu olarak alınmıştır. Çalışma grubunun aynı günde fizik muayenesi, vücut bileşim analizi, antropometrik ölçümleri yapılarak, geriye dönük 3 günlük besin tüketimine ilişkin sorgulama kayıtları alınmıştır. İstatistiksel incelemeler “Statistical Package for Social Sciences (SPSS) Windows 17.0” paket programıyla yapılmış olup, sonuçlar %95 güven aralığında, p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Astım hastalarının Bazal Metabolizma Hızı (BMH) (1724±423 kal) ve kalça çevresi (108,9±9,8 cm) diğer gruplardan daha yüksek (p<0,05), KOAH grubunun Beden Kütle İndeksi (BKİ) (25,9±6,7 kg/m²), vücut yağ yüzdesi (%25,2±13,4) ve kalça çevresi (101,9±13,6 cm) ise kontrol grubundan daha düşük bulunmuştur (p<0,05).BKİ, BMH, yağsız vücut kütlesi ve kalça çevresi değerleri ise astımlı hastalarda (sırasıyla 29,1±5,5 kg/m², 1724±423 kal, 57,3±14,1 kg, 108,9±9,8 cm), KOAH’lı hastalara göre daha yüksektir (p<0,05). Her üç grubun enerji tüketimi arasında bir fark yoktur (p>0,05). Besin öğeleri açısından incelendiğinde, astımlılar sofra tuzu, sodyum, klor ve mineralleri, KOAH grubu ise suyu, diğer gruplardan daha fazla tüketmektedir (p<0,05). Folik asit, sofra tuzu, sodyum, klor, su ve mineral tüketimi, astımlılarda daha fazladır (p<0,05). Sonuçta, demografik özellikler, vücut bileşim ve antropometrik ölçümleri ile besin tüketimlerinin tespiti, astım ve KOAH’lıların beslenme durumlarının belirlenmesinde ve tıbbi beslenme tedavilerinin düzenlenip takip edilmesinde önemli kriterler olarak görülmektedir.; Our study aims to compare individuals with asthma and Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) in terms of nutrient consumption, anthropometric measurements and body composition. A total of 31 asthma patients, of whom 14 were male and 17 were female, and a total of 29 COPD patients, of whom 20 were male and 9 were female, total 60 patients with lung disease, who were monitored in R.T. Istanbul Science University’s Europe Florence Nightingale Research and Application Hospital, The Polyclinic of Pulmonary Diseases and a total of 28 healthy individuals who applied to The Polyclinic of Nutrition-Dietetic and of whom 9 were male and 28 were female, were taken as control group. Physical examination, body composition analysis and anthropometric measurements of the working group were made on the same day, and query records pertaining to 3 days of retrospective nutrient consumption were taken. Statistical examinations were made with “Statistical Package for Social Sciences (SPSS) Windows 17.0” Windows bundle program, and the results were evaluated within 95% confidence interval and p<0,05 significance level. The Basal Metabolic Rate (BMR) of asthma patients (1724±423 kcal) and hip circle (108,9±9,8 cm) were found higher than those of other groups (p<0,05), and the Body-Mass Index (BMI) of the COPD group (25,9±6,7 kg/m²), Body Fat Percentage (%25,2±13,4) and hip circle (101,9±13,6 cm) were found as lower than those of the control group. BMI, BMR, fat-free mass and hip circle values are, in asthma patients (respectively 29,1±5,5 kg/m², 1724±423 kcal, 57,3±14,1 kg, 108,9±9,8 cm), which are higher than that of COPD patients (p<0,05). There is no difference among the three groups in terms of energy consumption (p>0,05). Examined in terms of nutritional components, asthma patients consume more table salt, sodium, chlorine and minerals than the other groups do, and the COPD group consume more water than the other groups do (p<0,05). Consumption of Folic acid, table salt, sodium, chlorine, water and minerals are higher in asthma patients (p<0,05). As a result, demographic characteristics, determination of body composition and anthropometric measurements and nutrient consumption, are regarded as important criteria in determination of nutrition situations of asthma and COPD patients, and formation and follow-up of medical nutrition treatments.
İstanbul Bilim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Yüksek Lisans Programı
2012-01-01T00:00:00Z