Majör depresif bozuklukta kültürel açıklama modelleri ve yardım arama davranışının belirlenmesi
View/ Open
Access
info:eu-repo/semantics/embargoedAccessDate
2013-04-22Metadata
Show full item recordCitation
Ütücü, Nora. (2013). Majör Depresif Bozuklukta Kültürel Açıklama Modelleri Ve Yardım Arama Davranışının Belirlenmesi. Yayımlanmamış doktora tezi. İstanbul : İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp Fakültesi.Abstract
Amaç: Hem yüksek yaşam boyu yaygınlık oranları, hem de yarattığı yeti yıkımı ve üretkenlik kaybı ile, depresyon topluma maliyeti yüksek ciddi bir psikiyatrik bozukluktur. Bu sebeple hastalık yükünün azaltılması amacıyla depresyonun tanınması, önlenmesi ve tedavisi ile ilgili stratejiler geliştirilmesi önceliklidir. Standart sınıflandırma sistemlerinin tanısal anlamda kısıtlılıklar taşıdığı, Batılı kavramları yansıttığı ve her kültüre uygulanmasının güç olduğu eleştirisi yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı depresyonun ifade ediliş biçimlerini, algılanan sebeplerini ve çare arama davranışını ortaya koymak; kültürün bu bulgular üzerindeki etkisini tartışmaktır.
Yöntem: Çalışmaya İstanbul Bilim Üniversitesi Psikiyatri polikliniğine başvuran ve DSM-IV tanı ölçütlerine göre yapılan klinik görüşme sonucunda majör depresif bozukluk tanısı almış 18 yaş ve üzeri 42 kişi randomize olarak alınmış; hastalara Hamilton Depresyonu Değerlendirme Ölçeği (HDDÖ), Açıklama Modelleri Görüşme Kataloğu (EMIC), Belirti Tarama Testi (SCL-90) ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBÇTÖ) uygulanmıştır.
Bulgular: Katılımcıların %88,1’i duygusal, yine %88,1’i işlevsel/davranışsal, %73,8’i bilişsel ve %66,6’sı somatik yakınmaları kendi anlatımlarında vurgulamıştır. Hastaların kendiliğinden belirttiği şikayetler incelendiğinde sırasıyla en fazla yalnız kalma isteği (%50,0), sinirlilik (%38,1), mutsuzluk (%35,7) ve ağlama (%35,7) bildirilmiştir. Belirti tarama sorularıyla incelendiğinde en fazla isteksizlik (%100), mutsuzluk (%97,6), huzursuzluk (%92,1), gerginlik (%90,5) ve halsizlik (%90,5) bildirilmiştir. Suçluluk düşüncesi ve cinsel isteksizlik yakınmaları kendiliğinden hiç belirtilmezken, tarama soruları ile cinsel isteksizlik %73,8, suçluluk düşüncesi de %52,4 oranında bildirilmiştir.
Hastalığın nedensel açıklamasında en sık kendiliğinden bildirilen sebep eş/partnerle sorun (%50,0) olmuştur. Açıklama modellerinde %59,5 başkasını suçlama eğilimi, %35,7 kendini suçlama eğilimi bulunmuştur. Başkasını suçlama içeren açıklama modelinde belirti tarama testinin öfke ve paranoid düşünce alt ölçek puanları yüksek bulunmuştur.
Katılımcıların %52,3’ü ilk olarak psikolojik/psikiyatrik desteğe; %23,8’i ise psikiyatri dışı sağlık desteğine başvurduklarını belirtmiştir. Çare arama davranışında ilk psikiyatriye başvuranların %92,3’ünün en önemli şikayeti duygusal yakınma iken, psikiyatri dışı sağlık desteğine başvuran hastaların %66,7’sinin en önemli şikayeti somatik belirtiler olarak bulunmuştur.
Sonuç: Depresyonda açıklama modellerini değerlendirmek kültürel formülasyon ile iç içe gider. Kültürel açıklamalar hastalığın hem semptomatolojisini, hem de yardım arama davranışını etkileyebilmektedir. Kültür bir yandan semptomların şekillenmesinde rol almakta, öte yandan ise semptomların hekimlere aktarılmasında ciddi bir filtre görevi görebilmektedir. Kültüre duyarlı olmayan yaklaşımların psikiyatrik muayenenin etkinliği üzerinde kayıplara yol açabileceği düşünülmektedir. Klinik uygulamada doğru tanı ve tedaviye ulaşmanın önündeki engelleri ortaya koymak amacıyla depresyonun kültürel değişkenler çerçevesinde yeniden ele alınması yol gösterici olacaktır. Objective: Both with the high lifetime prevalence rates, as well as the degree of disability and lost productivity, depression is a serious psychiatric disorder with high cost to society. So in order to reduce the burden of disease, it is important to develop strategies for the diagnosis, prevention and treatment of depression. Prevailing classification systems are still criticized as reflecting only Western concepts of disease and not being sufficient to use in every culture. The aim of this study is to put forward the pattern of distress, perceived causes and help-seeking behaviors in depression; and discuss the impact of culture on the findings.
Methods: The study consisted of a random sample of 42 adults aged 18 years or older recruited from a university outpatient clinic, who were diagnosed with major depressive disorder based on DSM-IV criteria. Data were collected by means of Hamilton Depression Scale (HAM-D), Explanatory Models Interview Catalogue (EMIC), Symptom Checklist-90-Revised (SCL-90) and Ways of Coping (WoC) questionnaires.
Results: Most of the patients (88,1%) presented with spontaneous reports of emotional or functional symptoms, 73,8% with cognitive and 66,6% with somatic symptoms. The most spontaneously reported symptoms were social withdrawal (50,0%), nervousness (38,1%), sadness (35,7%) and feeling of crying (35,7%). On further probing mostly reported symptoms were reluctance (100%), sadness (97,6%), mental restlessness (92,1%), feeling tense (90,5%) and fatigue (90,5%). Although not being reported spontaneously, loss of sexual desire and guilt feeling were reported by 73,8% and 52,4% of patients respectively.
Half (50,0%) of the patients reported relationship problems with partners as the cause of their distress. Narratives of perceived causes showed other blaming in 59,5% and self-blaming in 35,7%. And other-blaming were correlated with high hostility and paranoid SCL subscale scores.
When the patterns of prior help-seeking of the patients were analyzed, mental health professionals (52,3%) and non-psychiatric health professionals (23,8%) were mostly reported. 92,3% of patients reporting emotional symptoms as most troubling had sought help first from psychological/psychiatric care and 66,7% of patients reporting somatic symptoms as most troubling had sought help from non-psychiatric health workers.
Conclusion: The two concepts of explanatory models and cultural formulation are closely intertwined. Cultural explanatory models can determine both the symptomatology and the help-seeking behavior in depression. Besides determining the distribution of the complaints, cultural framework is thought to also affect their reporting rates. Thus neglecting culturally sensitive approaches may lead to a loss of effectiveness in psychiatric assessment. To define depression within the framework of cultural variables could enhance our clinical practice by revealing barriers to reach the appropriate diagnosis and treatment.