Koroner arter hastalığının yaygınlığı ve ciddiyeti ile serum adiponektin düzeyi ve adiponektin Rs 266729 Gen polimorfizmi arasındaki ilişki
Göster/ Aç
Erişim
info:eu-repo/semantics/openAccessTarih
2012-04-022012
Üst veri
Tüm öğe kaydını gösterKünye
Erdem, Şükran. (2012). Koroner Arter Hastalığının Yaygınlığı Ve Ciddiyeti İle Serum Adiponektin Düzeyi Ve Adiponektin Rs 266729 Gen Polimorfizmi Arasındaki İlişki. Yayımlanmamış doktora tezi. İstanbul : İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp Fakültesi.Özet
Kardiyovasküler hastalıklar (KVH), gelişmiş ülkelerde ölümlerin en sık rastlanılan nedenidir. Koroner kalp hastalığının ve diğer kardiyovasküler hastalıkların gerek sıklığında gerekse ölüm oranlarında azalma sağlanabilmesi için öncelikle kardiyovasküler risk faktörlerinin kontrol altına alınması gerekmektedir. Koroner olayların tümü çok sayıda geleneksel risk faktörleri olan kişilerde ortaya çıkmamaktadır. Yakın zamanda yapılan çok sayıda çalışmada, yağ dokudan salınan iki adipokinden biri olan adiponektin ve diğeri leptin ile KVH riski arasındaki ilişki araştırılmıştır. Biz çalışmamızda, Akut Koroner Sendrom, Kararlı Koroner Arter Hastalığı ve anjiografik olarak normal koroner arterler saptanan bireyler arasında serum adiponektin ve leptin düzeylerini karşılaştırmayı, serum adiponektin ve leptin düzeylerinin klasik risk faktörleri arasındaki olası yerini ve adiponektin rs266729 gen polimorfizminin koroner arter hastalığının yaygınlığı ve ciddiyeti ve serum adiponektin ve leptin seviyesi ile ilişkili olup olmadığını araştırmayı amaçladık.
Çalışmamıza, hastanemiz acil servis veya kardiyoloji polikliniğine başvurup koroner anjiografisi yapılmış olan 50 adet Akut Koroner Sendrom, 50 adet Kararlı Koroner Arter Hastalığı ve 50 adet anjiografik olarak normal koroner arter tespit edilen hasta dahil edilmiştir. Hasta ve normal koroner arter grupları arasında demografik özellikler, kardiyovasküler hastalık risk faktörleri, biyokimyasal parametreler, serum adiponektin ve leptin seviyeleri, batın bilgisayarlı tomografisi ile ölçülen viseral ve subkutan yağ alanları, batın ultrasonografisi ile ölçülen hepatosteatozun varlığı ve şiddeti ve yine ultrasonografi ile ölçülen karotis intima kalınlığı karşilaştırılmış, Gensini skoru ile hesaplanan koroner arter hastalığının yaygınlığı ve şiddeti ile serum adiponektin ve leptin düzeyleri arasındaki ilişki araştırılmıştır.
Çalışmamızda araştırdığımız rs266729 gen polimorfizmi ile adiponektin ve leptin seviyeleri arasında istatiksel anlamlı olmayan ilişkiler saptanmıştır. Serum adiponektin ve leptin düzeyleri Akut Koroner Sendrom, Stabil Koroner Arter Hastalığı ve normal koroner arter gruplarında benzer bulunmuştur. Çalışmamız sonucuna göre serum total adiponektin ve leptin seviyeleri KAH ciddiyeti ve yaygınlığı hakkında bilgi vermemektedir. Ancak çalışmada, viseral yağ alanı ve obezite ile kardiyovasküler hastalık riski arasında güçlü ilişki yanında, obezite ile adiponektin arasında negatif, obezite ile leptin arasında ise pozitif korelasyon saptanmıştır. Bu sonuç, obezite de artmış kardiyovasküler riskin altında yatan nedenin azalmış adiponektin ve artmış leptin seviyeleri ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir. Yine serum total adiponektin seviyesi ile KİMK arasında istatiksel anlamlı negatif korelasyon saptanırken, serum leptin seviyesi ile KİMK arasında istatiksel anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır. Bu sonuçlarda adiponektin azlığı ve leptin fazlalığının aterosklerozun erken bir belirteci olarak kabul edilen KİMK artışı ve artmış kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Sonuç olarak adiponektin ve leptinin, kardiyovasküler hastalık ve ateroskleroz patogenezinde üstlendiği görevleri aydınlatmak, adiponektin ve leptini birer kardiyovasküler risk faktörü olarak tanımlayabilmek, aterosklerozdan primer ve sekonder korunmada birer tedavi hedefi haline getirebilmek için deneysel çalısmaların yanı sıra; randomize, prospektif uzun dönem çalışmalara da gereksinim olduğu açıktır. Cardiovascular diseases (CVD) are among the most observed reasons of deaths in developed countries. The cardiovascular risk factors must be placed under control in order to decrease not only the frequency of but also the mortality rates in the coroner artery diseases (CAD) and other CVD. All of the coroner events are not observed among the people who have many traditional risk factors. Many studies have been analyzing the relationship between adipokines (two of which are adiponectin and leptin) secreted from fat tissues and CVD. In this study, we have three main objectives: First of all, we aim to compare the serum adiponectin and leptin levels among three different patient groups with Acute Coronary Syndrome, Stable Coronary Artery Disease and Angiographic Normal Coronary Arteries. Secondly, we wish to discover whether the serum adiponectin and leptin levels are among the classical risk factors or not. Finally we wish to analyze whether adiponectin rs266729 gene polymorphism have any relationship with adiponectin and leptin levels and prevalence/ severity of CAD.
In this study, a total of 150 subjects (50 of which are with Acute Coronary Syndrome, 50 are with Stable Coronary Artery Disease, 50 are with Normal Coronary Arteries) were selected from people who were admitted to our Cardiology Policlinics or Emergency Service and underwent coronary angiography. Patients groups were compared according their demographics, CV risk factors, biochemical parameters, serum adiponectin and leptin levels, the existence and severity of hepatosteatosis measured by abdomen ultrasonography and carotis intima-media thickness measured by ultrasonography. Moreover the relationship between prevalence and severity of CAD and serum adiponectin and leptin levels using Gensini scores.
Our results revealed that the relationship between rs266729 gene polymorphism and adiponectin and leptin levels are not statistically significant. The serum adiponectin and leptin levels have found to be similar in three different patient groups. Moreover serum total adiponectin and leptin levels do not reveal any evidence of prevalence and severity of CAD. As a result, the need for experimental studies as well as randomize, prospective long term studies is vital in order to enlighten the duties of adiponectin and leptin levels in CVD and atherosclerosis pathogenesis, to define adiponectin and leptin levels as a CV risk factor, and to make adiponectin and leptin a treatment objective in primary and secondary prevention from atherosclerosis.