Pyodermisi Olan Hastalarda Toplum Kökenli Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus Sıklığının ve Burun Taşıyıcılığının Belirlenmesi
Access
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2018Author
Karapınar, Deniz Bahar AkgünYılmaz, Meriç
Ömeroğlu, Melike
Erbudak, Esma
Köse, Afet Akdağ
Aydın, Derya
Metadata
Show full item recordAbstract
Amaç: Son yıllarda, toplumdan kazanılmış metisiline dirençli Staphylococcus aureus (TK-MRSA) infeksiyonlarının giderek yaygınlaştığı ve bu bakterilerin en sık olarak deri ve deriyle ilişkili yapıların infeksiyonlarına neden olduğu bildirilmektedir. Çalışmamızda pyodermili hastalarda TK-MRSA sıklığının ve burun taşıyıcılığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamızda, Kasım 2011-Ağustos 2013 tarihleri arasında, Centers for Disease Control and Prevention’ın “toplumdan kazanılmış infeksiyon” kriterlerine uyan 38 hastadan alınan deri lezyonu ve burun sürüntüsü örnekleri değerlendirilmiştir. Ayrıca hastalar, yaş, cinsiyet, evde yaşayan kişi sayısı, evde sık hastaneye yatış öyküsü olan birey olması, kronik hastalıklar, son altı aydır antibiyotik kullanımı ve poliklinik başvurusu gibi demografik özelliklerle diğer sağlık bakımıyla ilişkili risk faktörleri açısından da incelenmiştir. Kontrol grubu yukarıdaki kriterlere uyan ve pyodermi dışı deri hastalıkları olan 103 hastadan oluşturularak burun sürüntü örnekleri değerlendirilmiştir. Bulgular: Hasta grubunda folikülit (n=18), furonkül (n=7), selülit (n=4), apse (n=2), hidradenitis suppurativa (n=2), karbonkül (n=1) ve impetigo (n=4) olmak üzere toplam 38 hastadan alınan sürüntü örnekleri değerlendirilmiş ve 2 (%5.3) TK-MRSA izole edilmiştir. Bunlardan biri folikülitli hastanın lezyonundan izole edilmiş, diğeri ise farklı bir folikülitli hastanın lezyonunda saptanmamasına karşın aynı hastanın burun sürüntüsünden izole edilmiştir. Kontrol grubundan alınan burun sürüntü örneklerinÖzgün den 1 (%1) TK-MRSA izole edilmiştir. İzole edilen üç TK-MRSA’da mecA geni tespit edilmiş, mecC ve Panton-Valentine lökosidin geni tespit edilmemiştir. TK-MRSA varlığı açısından iki grup arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır (Fisher’in kesin testi p=0.177). TKMRSA izole ettiğimiz hastalarda evde yaşayan kişi sayısının beş ve üzeri olması ortak risk faktörü olarak görülmüştür. Sonuçlar: Sonuçlarımız pyodermili hastalarda TK-MRSA sıklığının düşük seyretmekte olduğunu göstermektedir. TK-MRSA ile ilgili çalışmalarda olgu tanımı yapılarak hastaların incelenmesinin sonuçların değerlendirilmesini kolaylaştıracağını düşünmekteyiz. Objective: Community-acquired methicillin-resistant Staphylococcus aureus (CA-MRSA) infections have been increasingly reported in recent years, and they commonly cause skin and skin-related structure infections. The aim of this study was to investigate CA-MRSA frequency and nasal carriage in patients with pyoderma. Methods: Between November 2011 and August 2013, we aimed to investigate the frequency of MRSA isolated from nasal swab and wound specimens of 38 patients with pyoderma according to the “community-acquired infection" criteria of Centers for Disease Control and Prevention. Also, the criteria investigated included age, gender, number of people residing in the same household and their hospitalization frequency, chronic illnesses, and antibiotic use in the previous six months. The control group of 103 patients who were evaluated with the same criteria and with various skin diseases excluding pyoderma were examined by culturing their nasal swabs. Results: Totally, 38 specimens obtained from patients with folliculitis (n=18), furuncle (n=7), cellulitis (n=4), abscess (n=2), hidradenitis suppurativa (n=2), carbuncle (n=1), and impetigo (n=4) were investigated, and 2 (5.3%) CA-MRSA were isolated. One of these strains were isolated from a patient with folliculitis, and the other strain was isolated from nasal swab of the another patient of whose sample from folliculitis was negative for CA-MRSA. One (1%) CA-MRSA strain was isolated from the nasal swabs of the control group. mecA gene was positive, but mecC and Panton-Valentine leukocidin gene were not detected in three isolated CA-MRSA. No statistically significant difference (Fischer’s exact test p=0.177) in the CA-MRSA frequency was found between the two groups. The number of household residents (?5) was a common risk factor for infection in patients from whom CA-MRSA was isolated. Conclusions: Our results show that the frequency of CA-MRSA in patients with pyoderma is low. Furthermore, we think that analysis of patients with case definition might facilitate the evaluation of the results in CA-MRSA related studies.
Source
Klimik DergisiVolume
31Issue
2URI
https://doi.org/10.5152/kd.2018.28https://app.trdizin.gov.tr//makale/TXpBek16WTVPUT09
http://hdl.handle.net/11446/3929