Daptomisinin VRE ve MRSA suşlarına in vitro etkinliği
Özet
Çoğul antibiyotik dirençli gram-pozitif bakterilerin etken olduğu enfeksiyonlar, tüm dünyada giderek artmaktadır. Metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve vankomisine dirençli enterokoklar (VRE), hastane enfeksiyonlarına neden olan en önemli bakterilerdir. Tedavide yaygın vankomisin kullanımı, duyarlılığı azalmış veya dirençli suşların giderek artmasına yol açmaktadır. Yeni bir lipopeptid antibiyotik olan daptomisin, MRSA ve enterokok türleri dahil, gram-pozitif bakterilerin çoğuna karşı hızlı bir bakterisidal etkinliğe sahiptir. Bu çalışmada, hastanemizin çeşitli kliniklerinde yatan hastaların klinik örneklerinden izole edilen VRE ve MRSA suşlarının in vitro daptomisin duyarlılığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya 118 VRE ve 111 MRSA olmak üzere toplam 229 suş alınmış olup, tümü rektal sürüntü örneklerinden izole edilen VRE suşlarının ikisi aynı zamanda linezolide de dirençlidir (MİK değerleri 8 ?g/ ml ve 12 ?g/ml). Suşların tanımlanması konvansiyonel yöntemler ile yapılmış; daptomisin duyarlılığının araştırılmasında CLSI önerilerine uygun olarak, sıvı mikrodilüsyon yöntemi uygulanmıştır. Elde edilen MİK değerleri, daptomisin için CLSI tarafından önerilen duyarlılık sınır değerlerine göre yorumlanmıştır. VRE izolatlarında daptomisinin MİK50 ve MİK90 değerleri sırasıyla 1 ?g/ml ve 2 ?g/ml olarak bulunmuş, MİK aralığı ise 0.125-2 ?g/ml olarak belirlenmiştir. MRSA izolatlarında daptomisin MİK50 ve MİK90 değerleri sırasıyla 0.12 ?g/ml ve 0.5 ?g/ml, MİK aralığı ? 0.032-1 ?g/ml olarak saptanmıştır. Bu verilere göre dap- tomisin, linezolide dirençli iki suş da dahil olmak üzere, tüm VRE ve MRSA suşlarına (%100) etkili bulun- muştur. Sonuç olarak daptomisin, VRE ve MRSA enfeksiyonlarının sınırlı sayıdaki tedavi seçeneklerine bir alternatif tedavi olanağı sunmasına karşın, azalmış duyarlılık gösteren suşlar ve tedavi sırasında duyarlılık azalması göz önüne alınarak, özellikle uzun süreli daptomisin tedavileri esnasında izole edilen VRE ve MRSA suşlarında MİK değerlerinin dikkatle izlenmesi, tedavi başarısızlığını önlemede yararlı olacaktır. Infections with multidrug-resistant (MDR) gram-positive bacteria are gradually increasing in the world. Methicillin-resistant Staphylococcus aureus (MRSA) and vancomycin-resistant enterococci (VRE) are among the leading pathogens isolated from nosocomial infections. The increased use of vancomy- cin in the treatment has led to the development of isolates with reduced susceptibility and resistance. Daptomycin is a novel lipopeptide antibiotic which has a rapid bactericidal activity against infections caused by gram-positive bacteria including MRSA and VRE. The aim of this study was to evaluate the in vitro activity of daptomycin against VRE and MRSA strains isolated from clinical samples of hospitalized patients. A total of 229 isolates of which 118 were VRE and 111 were MRSA have been included in the study. All of the VRE strains were isolated from rectal swab samples and two of them were also resistant to linezolid with the MIC values of 8 μg/ml and 12 μg/ml. Bacterial identification was performed by conventional methods and susceptibility testing of daptomycin was performed by using the broth microdilution method as recommended by CLSI. The MIC values were interpreted according to CLSI susceptibility criteria for daptomycin. Daptomycin MIC50 and MIC90 values for VRE were found as 1 μg/ ml and 2 μg/ml, respectively, with a MIC range of 0.125-2 μg/ml. Daptomycin MIC50 and MIC90 values for MRSA were determined as 0.12 μg/ml and 0.5 μg/ml, respectively, and the overall distribution of MIC values ranged between ≤ 0.032-1 μg/ml. All VRE including two linezolid-resistant strains and all MRSA strains (100%) were found susceptible to daptomycin. It was concluded that daptomycin is one of the few alternative agents for the treatment of infections caused by VRE and MRSA, nevertheless it was suggested that daptomycin MICs should better be monitored to prevent treatment failure due to the presence of non-susceptible strains and possible emergence of strains with decreased susceptibility during long-term therapy.